SON DUYURULAR
Adem Aydın Yazarın Tüm Yazıları
1981 yılında Ankara'da doÄŸdu.İlk, orta öÄŸrenimini Ankara'da tamamladı. Lisans eÄŸitimini Kırıkkale Üniversitesi’nde tamamlayıp, 2003 yılında Milli EÄŸitim Bakanlığı’nda öÄŸretmen olarak göreve baÅŸladı. Farklı illerde yönetici ve öÄŸretme...
O (cc) deÄŸil mi insana yazmayı öÄŸreten. Sonra bilmediÄŸini bildiren. Öyle demiyor mu Rabbimiz Alâk Suresi’nde. O zaman her kalem O’nun adıyla mürekkebini akıtmalı. O’nun adıyla bilmeli bilmediÄŸini. BilmediÄŸinde de bilmeli ki her bilinmeyen O’nun esmasıyla bilinmeli.
Öyleyse Rab olan Allah’ın selamıyla Bismillah diyelim. Elimize kalemi verenin bildirdiÄŸinden bir eÄŸitimci olarak Rab isminden kelâm edelim.
O Rabbin ilk emrini hatırlayalım: Oku! Birkaç asırdır manasını ıskaladığımız, hatta bazen tamamen unuttuÄŸumuz o ilk emir: Oku! Peki, neydi manası o emrin? Yalın bir kitap okumak mıydı? Okuma bilmeyen birinden neydi okunması istenilen? Kâinat kitabının hangi sayfasıydı o gün çevrilen? “Ben okuma bilmem” diyen Habibullah’a (SAV) ardından gelen ilk cevap aslında öÄŸretenin de bilenin de O (cc) olduÄŸunu gösterir bize: “Yaratan Rabbinin adıyla OKU.”
Hadi o zaman biz de kitabın en kıymetli sayfası insanın; insanın da en kıymetlisi çocuklarımızı, bir türlü anlayamadığımız gençlerimizi, çözemediÄŸimiz dertleri, beceremediÄŸimiz terbiye sırrını O’nun (cc) Rab ismiyle bir parça okumaya çalışalım. Rab penceresinden bir ÅŸûlecik de olsa görmeye çalışalım.
Evet, ilk emir “oku”. Lakin Kur’an bizi besmeleyle karşılar. Her hayrın başı olan besmele sanki bir anahtar gibidir. ÇözeceÄŸi ilk sır da ardından gelir. İlk ayet, Fatiha’ya bir Fatiha: “Alemlerin Rabbine hamd olsun.” Kitabın sahibi ilk hitabında Rab ismi ile tanıtıyor ve karşılıyor bizi. Evet, Rab O’dur; zerrelerden güneÅŸlere, yıldızlara görünen görünmeyen ne varsa hepsinin Rabbi, terbiye edicisi ancak O’dur. Tıpkı bize emanet edilen evlatlarımız gibi… Evlatlarımızın terbiyecisi de yine O’dur. Nasıl ahsen-i takvimde (en güzel kıvamda) yarattıysa, nasıl rızıklandırdıysa, terbiye edecek de O’dur. Benlik çukurunda öyle bir yanılgıya düÅŸmüÅŸüz ki, bir öÄŸretmen olarak, bir baba olarak, yıllarca çocukları terbiye ettiÄŸimi düÅŸünür, çabalar dururdum. MeÄŸer haddimizi aÅŸtığımızdan ÅŸu asrın ben çıkmazlarında, maddiyunluk karanlıklarında, batıl felsefe karanlıklarında çareler aramışız. Biraz geç de olsa olsun, öÄŸreten Allah’a ÅŸükürler olsun.
Rabbimizse hakiki terbiye eden; bizim sorumluluÄŸumuz nedir? ÖÄŸretmenlerin, anne-babaların vazifesi nedir? Rolü nedir, okul denilen duvarların? Åžahitlik makamını duydunuz mu hiç? Toprağın baÄŸrına emanet edilen tohumdan çıkan bir filize ÅŸahitlik eden çiftçinin makamını... Su verir, besler. Korur börtüden böcekten, selden, yelden. Sonra ÅŸahitlik eder bir kuru daldan, acı bir su, kaba bir çamurdan Rabbinin terbiyesiyle verilen meyveye. Biz de bir çiftçi misali evlatlarımızın büyümesine ÅŸahitlik edeceÄŸiz. Öyle bir ÅŸahitlik ki, verdiÄŸi öÄŸüdü tam olarak yerine getirmeyen sahabelere dönüp “Bana ne oldu ki, siz bu hale geldiniz” dediÄŸi gibi kutlu Nebinin; ıslah etmenin nefisten baÅŸladığını bilerek ÅŸahitlik edeceÄŸiz. Sırf ihlasla, samimiyetle “bal yeme evladım” diyebilmek için o gün yediÄŸi balın vücudundan tamamen çıkmasını 40 gün bekleyip öyle nasihat eden İmam-ı Azam gibi ÅŸahitlik edeceÄŸiz.
Bize düÅŸen, onlar gibi ÅŸahitlik sürecimizde çocuÄŸu düzeltmeye deÄŸil, kendimizi düzeltmeye gayret ederek, önce kendi nefsimizi ıslah ederek, onlara iyi bir yol arkadaşı olarak, iyi birer rehber olarak en uygun ortamı saÄŸlayıp güzel ve temiz bir ayna olmaktır. O aynada iyiliÄŸi, ihsanı, adaleti, dürüstlüÄŸü, sadakati, sevgiyi, merhameti, erdemi, vefayı ve dahi güzel ahlakın incilerini ne kadar yansıtabilirsek onlar da Yûnus gibi er ya da geç yanacak piÅŸecek ve sonunda olacaklardır. İnsanlığın miracı, rehberimiz, örneÄŸimiz terbiyenin kaynağını ”Beni Rabbim terbiye etti ve terbiyemi güzel yaptı” diyerek sunuyor; bizlere öÄŸretmenliÄŸimizde, anne ve babalığımızda bu yolda rehberlik ediyor.
Öyleyse hepimiz O’nun (SAV) ve Kur’an’ın rehberliÄŸinde insanlığımızı ve terbiye anlayışımızı yeniden inÅŸa ederek, evlatlarımızın büyümesine güzel birer örnek olarak ÅŸahitlik etmeliyiz. Ancak bu ÅŸahitlikle neslimizden yine Rabbimizin terbiyesiyle Fatihler, AkÅŸemsettinler, Yunuslar, Ali KuÅŸcular, Mimar Sinanlar gibi madde ve mana alemlerinin yıldızları yetiÅŸecek; ÅŸu karanlık asrın içinde evlatlarımız kaybolmadan yollarını bulacak, insanlığa yine birer mihenk olacaklardır.
Kalem O’nun, kelâm O’nun, kusur bizimdir. Vesselam… Sürç-ü lisan ettiysek affola.
Adem AYDIN
15/11/20025